ÖZEL DÜZCE’DEN SESLENDİ; OPERASYONLARA TEPKİ GÖSTERDİ!

44

İBB’ye yönelik soruşturmaların ardından CHP’nin gerçekleştirmeye başladığı “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitingleri sürüyor.  CHP’nin bu haftaki buluşma noktası Düzce’nin Anıtpark Meydanı oldu. Mitinge Düzce’nin dışında Bolu, Zonguldak, Sakarya ve Kocaeli’den de çok sayıda partili katıldı. İmamoğlu, mitinge gönderdiği mektupta, kendisine ‘görüş yasağı’ uygulandığını ifade etti. CHP lideri Özel, bugünkü operasyonlara tepki göstererek “Yaptığın iş hukuki olsa hafta sonu sabahın köründe çıkıp da bu operasyonları yapmazsın” dedi. Özel, ayrıca ‘İmamoğlu aleyhine ifade veren Aziz İhsan Aktaş’ın AK Partili belediyelerden ve bazı kamu kurumlarından ihaleler aldığına ilişkin detayları paylaştı.

 

CHP lideri Özür Özel, partisinin Düzce’de düzenlediği “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinginde konuştu. Son günlerde CHP ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik yargı süreçlerini sert sözlerle eleştiren Özel, “Bu yapılanları kimsenin yanına kâr bırakmayacağım, hesap soracağım” dedi.

 

 

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Düzce’de düzenlediği “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinginde yaptığı konuşmayla, Türkiye’nin dört bir yanında giderek ağırlaşan yargı baskılarına ve siyasi tahakküme dikkat çekti. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik yargı müdahalelerini aşan bir çerçevede konuşan Özel, meseleyi bir kişiyle sınırlı görmediklerini ifade edem Özel, “Bugün burada yalnızca Ekrem Başkan’a sahip çıkmak için değil, halkın seçimle verdiği iradenin, talimatla gasp edilmesine karşı bir arada durmak için toplandık” ifadesini kullandı.

CHP Genel Başkanı Özel’in konuşması şöyle:

Yüreğinde vatan bayrak ve millet sevgisi olan Düzce hepinize selam olsun. Tarih boyuncu haksızlığa karşı olan Düzce’ye selam olsun. Bugün tüm zulümlere karşı Düzcelilerin vicdanına seslenmeye ve buradan tüm Anadolu’ya seslenmeye geldik. Siz bu büyük bu haksızlığa karşı Saraçhane’de tepki gösterdiniz.

19 Mart darbesinden sonra tüm Türkiye ayağa kalktı. 7 gün 7 gece mücadele verdik. Sabahın erken saatinde kayyum diye kalkanlar, karşısında milleti buldu. Yarın da Antalya’da olacağız. Ama Düzce bizi öyle içten öyle yürekten çağırdı ki; buraya gelmeden, sizinle göz göze gelmeden, bu itirazı buradan yükseltmeden edemedik. Düzce’nin adalet duygusunu unutmuşlar. Kutuplaşma eskide kaldı.

Düzce, AK Parti’nin ya da başkasının kalesi değildir; milletin kalesidir. Türkiye’nin tüm demokratları bir otokrata karşı birleştik. Varsa bir kalem o da bu millete feda olsun.

 

 

Zaman zaman bir slogan atılıyor yanlış anlaşılmasın diyorum ‘Gün gelecek devran dönecek AKP hesap verecek’ diyorsunuz ama gün gelecek devran dönecek darbeciler hesap verecek. Düzce’den tüm AK Partililere sesleniyorum geçmişte AK Partili olmaktan kimse endişe etmesin. Bizim derdimiz bu ülkenin insanlarıyla değil hırsızlarıyla. Sizi kucaklıyoruz.

Ekrem İmamoğlu ile sandıkta yarışmaktan korkanlar, demokrasi tarihimize kara bir leke sürdüler. Aynı 27 Mayıs gibi, 12 Mart gibi, 12 Eylül gibi, 15 Temmuz gibi bir darbeye kalkıştılar. Darbe bu kez postalla, tankla değil; savcı cübbesiyle geldi. 18 Mart’ta bir iftar vakti, Ekrem Başkan İstanbul’da iftar sofrasındayken, 31 yıl önce kendisine verilen diplomayı sırf Cumhurbaşkanı adayı olamasın diye İstanbul Üniversitesi’nden iptal ettirdiler. Buradan, diplomayı gerçekte veren ve iptaline direnen İşletme Fakültesi’nin dekanına, hocalarına teşekkür ediyoruz. Ancak, onlar iptal etmeyince üniversitenin yönetimini toplayıp, ring araçlarını, duvarın boyasını, çevre temizliğini yapmaya yetkililerin diplomayı iptal etmelerini unutmadık. Onu yapanlardan bunun hesabını er geç soracağız.

Sayın Erdoğan, etme bulma dünyası. Sen, 31 yıl önce gidilmiş, bol bol fotoğraf çekilmiş, mezuniyet törenine katılınmış, havaya kep atılmış, namusluca alınan diplomaya dil uzatınca; Düzce gibi güzel bir memlekette ‘Ekrem’in diplomasını sorgulayanların diplomasını sorgulayanın ben de diplomasını sorgularım’ diyenler sana sesleniyor, ‘Diplomasız Erdoğan’ diye.

“DÜNÜN MAĞDURU ERDOĞAN, BUGÜNÜN ZALİMİ OLMUŞTUR”

19 Mart sabahı ise bu kez sahur vaktinde, 100’lerce polis aracı, binlerce polisle Ekrem Başkan’ın kapısına dayandılar. Evinden, ailesinin yanından, daha bir yıl önce bütün İstanbul’da her iki oydan birinden fazlasını alan, şehrin emin insanını, ‘biz Murat Kurum değil ona güveniyoruz’ diyen, 5 yıl önce de ‘Başbakan, Meclis Başkanı tanımam Ekrem Başkan’a güveniyorum’ diyen İstanbul’un iradesine sabahın köründe darbe yaptılar, gözaltı yaptılar.

Düzce’nin vicdanlı, adil insanları, size bunu hatırlatmak isterim ki; Recep Tayyip Erdoğan İBB Başkanı iken Ekrem Başkan’a atılan bu iftiraların her birine muhataptı ve yargılandı. Rüşvetten, irtikaptan, ihaleye fesat karıştırmadan, terör örgütüne yardımdan yargılandı. Ama bir gün evine sabah polis yollamadılar. Çoluğunun çocuğunun, eşinin yanından alıp da koluna girip emniyete götürmediler. Emniyette, nezarette tutmadılar. Yargılamayı bir gün bile tutuklu yapmadılar. Erdoğan yargılandı, ceza aldı, yine tutuklamadılar. Ta ki, kesinleşene kadar beklediler. Ceza kesinken bile polis göndermediler. Çağırdılar; Saraçhane’ye çıktı, miting yaptı, davul zurnayla Pınarhisar Cezaevi’ne uğurlandı. Orada da 4 ay boyunca kim istiyorsa yanında kaldı. Türkiye’nin 4 bir yanından ziyaretine geldiler. Ve kendi deyimiyle; ‘Pınarhisar’ı milletimizle kucaklaşmak için medreseye dönüştürdük’ dedi. Günde 100’lerce ziyaretçi. Pınarhisar’da bir şiir albümü çıkardı, imzaladı, Türkiye’ye yolladı. Albüm tüm ülkede satıldı, kimse engellemedi. Oysa Ekrem Başkan’ın sosyal medyasına bile engel getiriyorlar. Milletvekilleri dışında ziyaretlere engel oluyorlar.

 

 

Ben buradan hatırlatmak isterim ki; dünün mağduru Erdoğan, bugünün zalimi olmuştur. Erdoğan’ın kendisine yapılmayanları bugün masum rakibine yapmaktadır. Şu an Ekrem Başkan henüz iddia var, iddianame yok. İftira var, kanıt yok. Cezaevi var, yargılama yok. Olsa, karar yok. Olsa, kesinleşme yok. Ama sanki suçluymuş gibi Ekrem Başkan’ın resimlerine, posterlerine, afişlerine yasak getiren, onun resminden bile korkan bir anlayış var. İşte, ‘İmamoğlu’na özgürlük’ yazan bu afişleri gençlerin ellerinden toplamaya kalkanlar, bugün burada bile bu resimleri polise toplatmaya kalkanlara şunu söylüyoruz; afişleri, posterleri toplamakla bir sonraki cumhurbaşkanını bu gençlerin yüreklerinden sökemezsiniz.

Ellerinde hiçbir delil, hiçbir ispat yok. Tam 8 aydır başsavcı ki; kanuna göre bir hâkim siyasete girerse geri dönemez. bu kişi, eskiden hâkimdi, yapmadığı kötülük kalmadı. Sonra ödüllendirildi, bakan yardımcısı oldu, siyasete geçti. O makamdan tekrar İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na getirildi. 9 Ekim’den bugüne kadar sürekli Ekrem Başkan’dan bir suçlu yaratmaya, olmayan deliller, olmayan tanıklar yaratmaya çalışıyor. Biz de buna karşı sabırla, inançla, dirençle mücadele ediyoruz. Şimdi, daha dün yaşanan bir olayı hepinize anlatacağım ve Tayyip Erdoğan’dan, Adalet Bakanı’ndan yanıt bekleyeceğim.

Dün, Kandıra Cezaevi’ne bir milletvekilimiz, bir tutuklu arkadaşımızı ziyarete gider. Sorar, cezaevinde yok. Nasıl yok? Burası cezaevi. Firar mı etti? Doktorda mı? Bilmiyoruz. Araştırılır. Sorunca, mahkemeye gittiği söylenir. Mahkemesi yok. Avukatı aranır. ‘Haberim yok’ der. Avukatı Çağlayan Adliyesi’ne gider. Savcı, ‘Biz çağırdık, ifade vermek istemeyince geri yolladık’ der. Avukat ‘Benim niye haberim yok’ der. Cevap yok. Arkadaşımızı Kandıra Cezaevi’nden Çağlayan Adliyesi’ne getirip, bir odada Başsavcı ve iki savcı; avukat yok, kâtip yok. ‘Benim avukatım nerede?’ diyor, ‘Yanında konuşamıyorsun, iyi ifade veremiyorsun. Bak başkaları konuştu, başkasına iftira attı, çocuğuna kavuştu. Senin eşin, çocuğun var. Onları da düşün. Düzgün bir ifade ver, evine dön.’ Diyor ki, ‘Nasıl vereyim. Olmayan bir şeyi nasıl söyleyeyim. Ekrem Başkan’a ve arkadaşlarıma nasıl iftira atayım’ deyince, ‘Sen bilirsin, dön o zaman cezaevine’ diyorlar. 12-13 yaşında çocuğuyla kadınları tehdit edenler, ‘Bir daha 20 sene boyunca kimsenin yüzünü göremezsin’ diyenler, yargılama yapmıyorlar, savcılık yapmıyorlar, açıkça söylüyorum ki, kul hakkı yiyorlar, kul hakkına giriyorlar. Bu insanlara yaptıkları haksızlık, tarih önünde yapılmış en büyük kötülüklerden biridir. Bir yandan ya sabır çekiyoruz, sabrediyoruz ama kimse şöyle düşünmesin; bu yapılanları yanınıza kâr bırakmayacağım, hesap soracağım.

Bana diyor ki; ‘Meydanlardan çekil, sokaktan çekil, partine git, orada otur.’ Yani diyor ki; ‘Sokağa çıkarsan, meydana çıkarsan, mücadele edersen, seni de yerinden ederim’ diyor. Buradan, bu tehdidi yapanlara sokaktayız diye evlat katillerini üstümüze salanlara bugün bile bu meydanda saldırı olacak diye sırf katılımı düşürmek için, sırf Düzce ile kucaklaşmamızı gölgelemek için sahte ihbarlar yapanlara, huzuru bozanlara diyorum ki; ben, iki emekli öğretmenin oğluyum, yatılı okulda büyümüş, boğazından geçen her lokma ya devletin anama babama verdiği maaşla ya da karavanadan çıkanla olmuş. Bu çocuk, normalde bu kadar koca koca adamların tehditlerinden belki korkardı, eğer oturduğu koltuk Gazi Mustafa Kemal’in koltuğu olmayaydı.

Bugün CHP bir siyasi parti olmaktan öte, 100 yıl sonra bir kez daha mağdurların, mazlumların, ezilenlerin, zor durumda olanların tek umududur. O yüzden bu partiye, bu partinin cumhurbaşkanı adayına, partinin adayı olmaktan çıkmış 15,5 milyon oyla gösterdiğimiz adayımız İmamoğlu’na, partinin kurumsal kimliğine, genel başkanına saldırılar, kumpaslar kurmaktadırlar. Ancak karşılarında bir santim geri adım atacak, bir santim eğilecek, bir kelime eksik konuşacak kimse yoktur. Bilirim ki, biz bir santim eğilirsek bunlar millete diz çöktürecek. Buna izin vermeyeceğiz.

Parti, 47 yıl sonra birinci parti olacak, Türkiye’de belediyelerin nüfusa göre yüzde 65’ini, ekonominin yüzde 80’ini kazanacak, bir yıllık hizmetin sonunda memnuniyet oranı yüzde 60’ları aşacak, ondan sonra birileri koltuğum gidiyor diye hesap kitap içine girecekler, CHP’ye operasyon çekecekler. Ne ekrem Başkan’ı bırakırız, ne de Cumhuriyet Halk Partisi’ni. Biz Kuvayi Milliye’yiz, savaş meydanlarından geliyoruz, senden mi korkacağız!

 

 

Bunları da beğenebilirsin
Yorumlar
canlı casino siteleri